• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ktdgokmen
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05347896126
  • https://twitter.com/Kucuktasdemir
  • https://www.instagram.com/gokmenktd/
  • https://www.youtube.com/channel/UC2oheUfhR7iDi5hqG-_1HfA?view_as=subscriber
Site Menüsü
Linkler
Site Haritası

2000'in kuyrukları 1.gün

2000'in Kuyrukları
1 | 2 | 3 | 4 |


Hazırlayan: Gökmen Küçüktaşdemir
 

 
Emekli maaş kuyruğundan siyasilere,
yüreğe oturacak mesajlar...
 
Türk insanına, insan
olduğu hissettirilmiyor
Mazlum Yıldız 48 yaşındaki bir emekli. Başlıktaki söz ona ait. Yıldız, parlamenterlere "Bize hala bu çileyi çektiriyorsunuz. Hangi yüzle oy isteyeceksiniz?" diye soruyor.Emeklilerin maaş kuyruğu gece yarılarında başlıyor... Onlarla bir "kuyruk gecesi"ni paylaştık. Acı sözler ettikleri sıcak sohbetimizi, hayır dualarını alarak noktaladık.
Temmuz başı... Gece kendini, karanlığında büyütüyor. İnsanlar çoktan ikinci uykularında. 02.00'yi gösteren akreple, 30'u gösteren yelkovan da uykuya dalmış gibi görünüyor gözümüze.
Basmane'de Vakıfbank'ın önündeyiz. Uykularından fedakarlık yapıp kuyruğa girmiş yaşlı başlı insanlarla birlikte, sabahın olmasını bekliyoruz.
Devleti "baba" bilip yıllarca ona prim ödeyen, sonra da maaş kuyruklarında çile dolduran yorgun insanlar, emeklilerle geceyi gündüze kavuşturmaya çabalıyoruz.
 
Onlar, büyüklerimiz
 
Onlardan biri; belki babamız, amcamız, teyzemiz, mahallede her gün gördüğümüz bir büyüğümüz veya bir arkadaşımız, dostumuz...
Birçoğu kaldırımlara oturmuş, aralarında sohbet ediyor, dalgın gözleri gecenin boşalttığı sokaklara girip girip çıkıyor. Bir kısmı ise yere yaydıkları kartonların üzerine uzanmış, uyumak değil de unutmak istiyorlar sanki bunca sene çalıştıktan sonra yaşadıkları eziyeti.
Önce inanamıyorsunuz onların, o saatte, orada bulunmalarına... Aslında inanmak istemiyorsunuz ama gerçek karşınızda...
Yorgun bedenler, uykulu gözleriyle geceye dağılıyor. Çoğu geçmişe dönmek bile istemiyor. Geçmişe dönmek acıtıyor onları. Geleceği düşleyip umutlanmayı tercih ediyorlar.
Yanlarında getirmek zorunda kaldıkları çocukları ya da torunları da, yorgunluktan ve uykusuzluktan zor açılan gözleriyle bizi süzüyor.
 
Yılın 12 günü kuyruklarda
 
Çoğunun umutları, sanki yaşadıkları bu işkencede tükenmiş...
"Çok çaba harcadık bu kuyruklardan kurtulmak için, yetkililerle konuştuk ama çare bulamadılar. Gazete ve televizyonlarda birçok kez haberi yapıldı. Olmadı. Sonunda gazeteciler de alıştı bu görüntülere, doğal karşılıyorlar artık! Daha kötüsü bizler de alıştık! Değişmez kaderimizmiş gibi çekiyoruz bu çileyi...
Yetkililer sadece umut veriyor, icraat yok." diyorlar.
Gecenin serinliğinde sıcak bir selamlaşmayla aralarına dalıyoruz. Her zaman olduğu gibi misafirperver ve ellerindeki aşı, altlarına koydukları kartonu bizlerle paylaşacak kadar özverililer...
56 yaşındaki Mehmet Coşkun, "Yaşını başını almış insanlarız. Gecenin bu vaktinde burada olmak elbetteki çok yorucu." deyip şimdiye kadar sesini kimselere duyuramamaktan yakınıyor. Saat 24.00'te sıraya girdiğini, veznelerin 08.00'de açılacağını söylüyor.
Kaba bir hesapla 5,5 saat daha orada bekleyecek.
 
Oysa hayat kısa
 
Yaşadığımız her anın ne kadar önemli, hayatın ne kadar kısa olduğunu düşünüyorum. Her aydan bir gün, yılda 12 gün yapıyor. Yani Mehmet Bey ve diğerleri ellerinde olmadan yılın 12 gününü sadece maaş kuyruğunda geçiriyorlar. Girdikleri tek kuyruk da bu değil.
"İçler acısı halimizi kim görecek?" derken, sakin olan ortamın birden gerildiğini hissediyorum. Kuyrukta bekleyen diğer insanlar da atılıyorlar birden, "Ne olacak bu halimiz?" diye...
Susup dinlemek kalıyor bana, bir de hayıflanmak gördüklerim karşısında...
"Ay sonu. Paraya ihtiyacımız var. Taksitlerimiz bekliyor. Biz de buralarda beklemeye mecburuz. Gündüz saatlerinde inanılmaz kuyruklar oluşuyor, aslında güneşin altında beklemek çok daha zor. Çoğu zaman, beklediğimiz halde alamıyoruz maaşımızı." diyor Mehmet Bey.
 
"Kambur" değiliz
 
48 yaşındaki Mazlum Yıldız ise, siyasilerden dert yanıyor bize:
"Emekli, Türkiye Cumhuriyeti'nin kamburu diyorlar. Bu nasıl iştir? 70-80 yaşındaki insanlar; sıcak-soğuk demeden saatlerce kuyrukta bekliyor.
Kuyruklar bürokrasinin tıkanan noktalarıdır. Siyasiler talip olup üstlendikleri görevlerinde, sorumluluklarını yerine getiremiyorlarsa, daha sonra bizden nasıl oy isteyecekler? Yıllardır çekilen bu çile daha ne kadar devam edecek?
Türkiye'de, insan olduğunuzu hissedemiyorsunuz bir türlü. Bu da çok üzüyor insanı..."
Biz emeklilerle konuşurken zaman durmuyor ama, birilerinin sorunlarını paylaşması hoşlarına gidiyor. Sohbetin sıcaklığı bizi de ısıtıyor. İçten teşekkürlerini, hayır dualarını alarak ayrılıyoruz yanlarından, içimiz buruk, "Türkiye, halkına, 21. asırda bunları hala nasıl yaşatabilir!" isyanıyla dolu dolu... 
2. Dünya Savaşı
yıllarındaki darlık
alışkanlık yarattı
 
2. Dünya savaşı yıllarında, devletin savaş tehlikesine karşı yaptığı kısıtlamalarla yaşanan darboğaz, tüm halkı etkilemişti. Türkiye'ye uygulanan ambargo sonucu halk, ihtiyacı olan tüm besin maddelerini özellikle şeker, bu arada yakıt ve diğer bazı ihtiyaç maddeleri için, yıllarca uzun kuyruklar oluşturmak zorunda kaldı.
 
Tepkisizlik sorunu
 
İnönü'nün Milli Şefliği döneminde, savaşa girmediği için ambargoya maruz kalan Türkiye, sadece kuyruklarda bekleşmiyor, alışverişi de karneyle yapıyordu. O dönem insanımızın kuyruklarla tanıştığı dönemdir.
Kuyruklar savaşı izleyen yıllarda da devam eder. Özellikle devlet kapılarındaki kuyruklar, halkı canından bezdirir ama yokluk dönemi olduğu için insanlar savaşlardan ve ambargolardan yorgun düşen devlete olan isyanlarını dışa vurmazlar. Tepkisizlik, zaman içinde alışkanlığa dönüşür ve insanlarımız 2000'li yıllarda bile kuyruk çilesi çekmeye devam eder.
Kuyrukların artarak yaşandığı bir diğer dönem ise 80 öncesidir. Milli Selamet ve MHP'nin iktidarı paylaştığı o dönemde, Türkiye'ye giren malların azlığı ve enflasyonun yükselmesi dağıtımlarda kuyruklar oluşmasına neden olur. 12 Eylül 1980 sonrası Turgut Özal'ın dış ticaüret hamlesi, yokluktan kaynaklanan kuyrukları ortadan kaldırır ama, özellikle devlet kapıları önündeki kuyrukların önü bir türlü alınamaz.
 
Parayla "sıra"
Emekli maaş kuyruklarının ilginç olaylardan biri de "parayla sıra satılması". Bazı "uyanıklar", erken gelip sıralarını para karşılığı satıyorlar.
 
Kuyrukta bekleyen diğer insanlar meraklı gözlerle konuştuklarımızı izlerken, yakınmalara ilişkin umutsuzlukları yüzlerinden okunuyor. Yeni birine yöneliyorum.
Çekingen tavırlar sergileyen bu bayan, eşiyle birlikte girmiş kuyruğa. Gecenin o saatinde kuyrukta bekleyen tek bayan olduğu için dikkatimi çekiyor. Yasemin Kazancı 53 yaşında. 25 yılını devlet kadrolarında geçirmiş. Güleç yüzüyle sohbetimizi renklendiriyor... ve, "çözüm önerileri üretmekten yoksun olan devlet kurumlarının acısını her zaman biz çekiyoruz. Türkiye'de her şey zaman kaybetmek için düzenlenmiş sanki. Her ay aynı şeyler yaşanıyor banka önlerinde ve insanlar artık buna alışmış görünüyor. Bu da işin farklı bir boyutu. Ama bu durumu değiştirmek için artık bir şeyler yapılmalı. Bu vurdumduymazlık nereye kadar devam edecek, çok merak ediyorum" diyor.
Tabii bir de kuyrukta yaşananlar var, bunlar hakkında da konuşuyoruz Yasemin Hanım'la... "Kuyrukta beklemek zaten insanların sinirlerini yıpratıyor. Daha doluyor içiniz, patlamak için yer arıyorsunuz nerdeyse. Sıraya karışan olduğu zaman, kavgalar çıkıyor, isteseniz de istemeseniz de. Ayrıca parayla kuyruktaki sıralarını satanlar oluyor, kim daha çok para verirse ona kalıyor sıra. Burada tanışıp arkadaş olanlar, hatta dostluklarını ev ortamında sürdürenler... Bunlar da oluyor." diye bağlıyor sözünü.
 
Çözüm: Posta bankacılığı
Bankacılar "sorunu posta bankacılığı çözümler" derken, emekliler de, maaşlarının evde ödenmesini istiyor.
Banka önlerinde oluşan emekli maaşı kuyruklarını bankacılarla konuştuk. İsminin açıklanmasını istemeyen bir banka yetkilisi şunları anlattı:
"Bankalar emeklilere ATM kartı veriyor. Kuyruklar, kartları kullanamadıkları için oluşuyor. Birçoğu yaşlı. Yaşı uygun olanların bilgisi yok. Biraz da, burada sohbet edip yaşadıklarını birbirlerine aktarmak için kuyruğa girdikleri izlenimini ediniyoruz. Kartlarını yakınlarına kullandırmayı da sakıncılı buluyorlar. Öyle de olabiliyor. Ayrıca, borçları olduğu için maaşlarını günü gününe almak istiyorlar. Bu arada ATM'lerin küsuratı verememesi de caydırıcı bir neden."
Banka yetkilisine çözüm önerisini soruyoruz. "Tek çözüm yolu Posta Bankacılığı" diyor yetkili. Aslında emeklilerin istediği de bu. Örneğin Hakan Sönmez (55), "Bir defasında tansiyonum düşünce kuyrukta bayıldım. Güçlükle ayılatabilmişler. Bunca yıllık hizmetten sonra maaşımın evime getirilmesini istemeye hakkım olduğuna inınıyorum. Devletimiz bunu bizden esirgememeli." diyor.
BAŞLARKENOflaya, poflaya...Söyler misiniz kim sever beklemeyi? Zamanın elinizden kayması değil midir beklemek?
Elbette beklemekten beklemeye fark var. Ama sonuç olarak beklemek yorar insanı, geçen her anla birlikte, kaygı dikenleri batar bir yerlerinize. Canınız sıkılır, sinirleriniz bozulur.
Kimi zaman, niçin beklediğizi bile bilmezsiniz. "Ne de olsa burası Türkiye" klasiğidir yaşanan!
Bekliyoruz, hem de hepimiz, hemen her yerde... Yeni bin yıla girerken; hastanelerde, bankalarda, konsolosluklarda, YÖK bürolarında ve trafikte, savcılıkta "sicil raporu", duraklarda "otobüs" kuyruklarında...
Oysa günümüzde zaman, para demek.
Bu dizide, içinde bulunurken "oflayıp pofladığımız", dışardan baktığımızda da "vah vah" çektiğimiz kuyruklardaki insanlarımızın seslerine kulak vereceğiz, acı tebessümler ve isyanların arasında gezineceğiz.
. 
 
 

http://www.yeniasir.com.tr/a/dizi/imgs/backol.gif

 
Yorumlar - Yorum Yaz
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.224632.3537
Euro34.609234.7479
Ne güzeldir,sessizlikte birlikte olmak
Daha da güzeldir, gülmek birlikte
Cennetin ipekten şalı altında
Yosunlara ve kayın ağaçlarına yaslanarak,
Kahkahamız kadar yüksek sesli olduğunu dosluğumuzun
Gösteriyor dişlerimizin beyazlığı.
F. Nietzche